11.06.2010

Arabayla bir yere gidiyoruz. Yanımda iki kişi var. Erkek olan arabayı kullanıyor. Arka koltukta ise bir kadın oturuyor. Kadının benim için bir önemi var ama kim olduğunu hatırlamıyorum; erkeği de öyle. Ayrıca, arka koltuğa baktığımda sanki bir perdeyle karşılaşıyorum ve mekan algısı olarak tuhaf bir derinlik hissediyorum.
Sahil kenarına yakın bir yere çekiyor arabayı. Hava güneşli. Büyük bir kayanın arkasına parkediyor. Yoldan geçenler bizi göremeyecek böylece. Sonra kadınla biraz takılması gerektiğini söylüyor; bir bedel gibi. Bir şeyin karşılığı olarak yapıyor bunu. Kadın ise bu duruma karşı gelmiyor. Ben arabanın dışında bekliyorum. O sırada yoldan geçmekte olan bir araba bizi, daha doğrusu beni fark ediyor ve duruyor. Arabadan inen bir adam, kayanın ardından bana doğru geliyor. Ben, tek elimi kayanın arkasına gizlemişim; sanki bir şeyi tutuyormuşum gibi. Adamın yüzü bu yüzden endişeli. Onun bir polis olduğunu düşünüyorum, yanıma doğru gelmesinin sebebi ise 'kontrol' için.
Kayayı da geçtikten sonra elimde bir şey olmadığını görünce, gülüyorum. "Elimde bir şey tuttuğumu sandın, öyle değil mi?" diyorum. O da gülümsüyor ve beni onaylıyor. Arabanın yanına geliyor, ona durumla ilgili bir şeyler anlatıyorum; ama neydi hatırlamıyorum. Benden kimliğimi istiyor. Önce, kendisinin kimliğini görebilir miyim diye soruyorum. Gösteriyor, bir polis ama bunu zaten biliyordum, sadece emin oluyorum. Kimliğime el koyuyor, onu tekrar elden geçirmesi gerektiğini söylüyor; bir çeşit 'yenileme' gibi. Tamam, diyorum ve gidiyor.
Ardından bizim arabada ki adam çıkıyor ve ona olanları anlatıyor. Durumu hemen çakıyor, meğersem o adam bir polis değil, sahtekarmış. İnsanların kimliklerini böyle kandırarak topluyormuş. Hemen arabaya atlıyıp onu kovalamaya kalkışıyoruz ama -özellikle- beni, bunu yapmıyım diye engelleyen bir şey var. Bu yüzden, kovalamaca olmuyor.