12.06.2010

Eve abim geliyor.* O gittiğinden beri, ben onun odasında yaşadığım için oradan çıkmam gerekiyor. Uykulu bir şekilde kalkıp, evin girişinde ki yatağa gidip yatıyorum. Çünkü o gittiğinden beri benim eski odam bazı eşyaların konması için kullanılıyor; benim açımdan kullanılmaz halde. Ama sonra odam hazırlanıyor ve yine uykulu bir şekilde oraya geçiyorum. Sonra da uyanıyorum. Gördüğüm rüyayı kaydetmem gerekiyor (ne olduğunu artık hatırlamıyorum). Not defterim abimin odasında kaldığı için oraya yöneliyorum; onun rüyalarımı okuduğunu görüyorum. Yazımdan bir şey anlayıp, anlamadığını soruyorum çünkü ben bile bazen anlayamıyorum. "Gayet rahat anladım." gibilerinden bir şey söylüyor. Defteri alıp, rüyayı kaydetmeye başlıyorum.

--

Bir magazin programında, bir özel konserden görüntüler izliyorum. O konserde benim de çalışmış olduğumu anımsıyorum; konuklar arasında Beyazıt Öztürk'de var; ama ben çalıştığım zamanlarda bunları görmüş olduğumu anımsamıyorum. Sahneye İbrahim Tatlıses çıkıyor ve dünyanın 'en kuvvetli sesini çıkartan elektronik sazını' çalmaya başlıyor. Ancak magazin programının söylediğine göre, bazı sorunlar çıkıyor.

--

Bir araba markası hakkında ki reklamı izliyorum. Araba daha ekrana gelmeden, onunla ilgili övgü dolu sözler söyleniyor ancak araba ortaya çıkınca şaşırıyorum. Çünkü söylenen sözlerle ilişki kuramadığım basit bir araba. Araba kapalı bir otoparkta ilerliyor.
Yine aynı otoparkta gerçekleşen başka bir sahneye atlıyoruz. Bir genç erkeğin yanına bir araba yanaşıyor (sanki yine aynı reklamın içindeymişim gibi hissediyorum.). Arabanın içinde ki iki genç erkek, yanına yanaştıkları arkadaşlarına 'kızı' nasıl da etkilediğinden bahsediyor. Kız, kendisi hakkında övgü dolu sözler söylemiş. Genç, şaşırıyor.
Onun şaşkın halinden, sözü geçen olayın yaşandığı ana geçiyoruz. Genç, yine aynı kapalı otopark gibi alanda, bir arabanın içinde oturuyor. Kız ise onun yanında. Koltukları arkaya doğru yatırıyorlar. Arabanın içi geniş ve rahat gözüküyor. Genç, bir şeyler diyor; kız da bunun üzerine, "Erkeklerin sorunu işte bu, hemen sonu 'resolution' a bağlamak istiyorlar." diyor. Ama bunu bir şarkı gibi söylüyor. Ben 'resolution' kelimesini, 'sonuç' anlamında alıyorum. Genç ise, öyle olmadığını anlatmaya çabalıyor, amacı aslında o değil.
Ardından birbirlerine yanaşıyorlar ve bir şeylerden bahsediyorlar. Sonra, arabanın arka bölmesine doğru çeviriyorlar ilgilerini, ufak bir televizyon yerleştirilmiş; onu izlemeye başlıyorlar.
Oradan, bir televizyon programına geçiyoruz. Beyazıt Öztürk ve Gürse Birsel'in sunduğu bir yarışma. Ayrıca Hasibe Eren'de sunucular arasında ama o daha çok bir maksot gibi. Oradan, oraya atıyor kendini. Bazen bir fahişe kılığına giriyor bazen ise konukların ayaklarına kapanıp, onlara yalvarıyor. Ayrıca her yerini de çizikler içinde bırakıyor; kendine zarar veriyor. Beyazıt Öztürt ve Gürse Birsel ise buna gülüyor, şaşırtıcı çünlü bir televizyon programında buna nasıl izin verilir anlayamıyorum.
Böylece ben de yarışmanın içine dahil oluyorum. Görev, bir ipe tutunup, hedeflenen yeri büyük bir ceviz kabuğuyla vurmak. Yarışmacı -her ne kadar kendimişim gibi hissetsem de, aslında bir kadın yarışmacı- ilk seferde başarılı olamıyor. Çünkü asıl amaç, cevizin kabuğunu, içinde ki yemden kurtarıp sadece kabuk olarak hedefe 'yapıştırmak.' İkinci sefer denemek için kendini hazırlıyorum. İpe tutunuyor; hatta sağlam bir denge kurmak için onun üstüne çıkıp, cevizi oradan fırlatmayı amaçlıyor.